Aziz dostum…
Sen koşarken oyunların
peşinden..
Ben öylece camdan
bakıyordum.
Kocaman dünya da küçücük bir
oda da…
Hep şiirlere konu olur ya.
İşte ben O’ydum.
Yalnızlık değildi sitemim
inan.
Sadece senin bu odaya ufak
çaplı ziyaretindi.
Oynadığınız oyunlar da canımı
kırdınız.
Saygınlığım artmadı size
belki.
Lakin; sizi de haklı
buluyordum.
Çok kişiydiniz.
Sevenleriniz de çoktu.
Benim gibi.
Aziz dostum bunları
söylerken darılma bana.
Hiç olmadık yerlerde
bulundun, gece geç saatlerde eve girerken gördüm.
Kapıyı anahtarla açmaya
çalıştığında sen değil ben sarhoştum.
Işığımı yaktığımda öylece bu
cana doğru bakmanla ben nefes değil, yalnızlık soluyordum.
Mühim değildi bakman,
lakin..
Camı kırdığın da hala
aklımda.
Bir bayram sabahı kurbanın
mahalle de kesilmesi yasaktı.
Tam karşımda göz göre göre
nasıl kestin o canı?
Peki, arada bir bana uğrayıp
sorman halimi hatırımı?
Canın sıkıldığında bahane
bulup kaçman?
Neyse ki; Aziz dostum…
Hala dostum diyorsam sana,
bu sana olan saygımı arttırdığımdan değil.
Yaptıklarına karşılık hala
dostum kalabilmen.
Ve hiçbir zaman
affetmeyeceğim seni.
‘’Yalnız’’ca…
Öyle fedakarca seni
seveceğim.
Dost kaldık ne de olsa.
Öyle ya; şimdiler de
ayrıldıktan sonra, puştluk moda.