Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

HAKKIMDA

Blog yazılarının da telif hakkına tabi tutulabileceğini hatırlatırız.

23 Mayıs 2013 Perşembe

İnancını Kaybetmek - Makale - Hayal Çankay


Yolun başında...

Ne oldu dersin duvarcılar, çin seddi bitince?
Her yolun başında birileri olur yanımızda ve sonrasında başka hayatlarla karşılaşırız. Yollar ayrılır, insanlar değişir, kimisi bir iz bırakır, kimisi yalnızlığımızı
buluşturur bizimle yeniden... Çoğu kez üzüldüğümüz, çoğu kez sevince boğulduğumuz anlarımız olur. Her şeyin başında yolu kiminle devam edeceğimizin
kararını vermemiz gerekir. Velhasıl; bunun olması için önce insanlara ve hayatın adaletine güvenmemiz için başlı başına sebeplerimiz, nedenlerimiz, niçinlerimiz
olmalıdır.

Olmaz. Adalet deyince insanın yüzünde ufak bir tebessüm oluyor değil mi? Neye göre, kime göre?
Adalet kimde? Kim almış saklamış mahzenlerde. Sistemin köleleştirdiği insanlardanız hepimiz... Başkalarının koyduğu kurallarla insanlık tarihi boyunca hiçbir zaman
özgürlüğümüzü tamamen elimize alamadık. Tarih tekerrür ediyor zaman hızlıca akıp geçerken... Ve biz hala adaleti arıyoruz bir yerlerde.
Sormaya utanıyoruz, almaya hakkımızı... Bir zaman makinasına ihtiyacımız olsa, yine alamayız onu, belki aldığımızı zannederiz.
Hızlıca akıp geçerken zaman, herkes birilerine acı, birilerine mutluluk dağıtırken ve hepsinin teker teker bu dünyadan göçeceğini bilmemizdir adaleti aramama nedenimiz.
Kalben yoksunluğa alıştırıldıkça, midesizliğe modern kılıflar uydurmaya başlandıkça, sevginin değeri düşürüldükçe, güçlü insanların en tepede, güçsüz insanların
yerlerde olduğu müddetçe; sorumluluğu daha da bir atıyoruz üzerimizden ve kendi yağımızda kavruluyoruz.

Gidenler gitmese değerini bilecek miydik? Kalanlar beklemese peki; kalanların değerini? Her şey bir yana ne zaman bir yol çıksa karşımıza ikiye ayrılsa, bir o kadar
ayrılıyoruz bizimle gelenlerden... Olur mu; tabi ki bizim seçtiğimiz yoldan gidilecek! Heyhat...

Adalet bir nevi intikam olsa gerek. Kısasa kısas yani. Herkes adil değil. Kimi zaman izlediğimiz takımın maçlarındaki hakemler, herhangi bir savcı, davamızın haklılığına inanmayan dostlarımız,
bazen annemiz, bazen en yakın dostlarımız, kimi zaman sevgilimiz, eşimiz, kardeşimiz... Öyle bir zaman gelir ki; inancın kalmaz, heyecanın biter, birkaç çizgi belirir yüzünde...
Ellerini açarsın Yaradan`a, dua edersin. Belki bir hayırdan olmaz ama isyan edesin gelir ya; işte zaman da adaletsiz olduğundan sinirlerimiz tavana zıplar.
İşte öyle bir anda kendimizi tutalım ve nereden, hangi yoldan gideceğimizi biz belirleyelim. İnsanlar göz merceğinden beynine ulaşan insanların dediklerini daha bir önemserler.
Sizin beyninize göz merceğinizden ulaşan herkesin göz merceğine siz ulaşmalısınız. Ulaşmalısınız ki; bundan sonraki adımlarınızı daha sağlam atabilesiniz. Ulaşmalısınız ki;
tek bir bakış açısıyla asıl gerçeği gözlemleyebilesiniz.

Bağımsızlığına düşkün insanlar kendi hayatlarında başka insanların dediklerini önemsemezler. Sorumluğuna düşkün insanlarsa, birçok şeyi göz ardı etmeyerek çoğu zaman
başarıya ulaşabilir. Lakin; devir ``güven`` devri. Bazen filmlerde bir subliminal mesaj alırsın istemeden ``Kimseye Güvenme`` temalı.
İlişkilerde bazı filmleri yanlış anlarız. Örneğin; ``arkadaştan öte`` filmini... Orada anlatılmak istenen sadece cinsellik değil, iki insan ne yaparsa yapsın, ne söylerse söylesin
illa ki birbirine aşık olacaktır anlamını taşıyordu. Yani; o film yeni modernlik mottosuna kapılan yeni nesil anlayışındaki tarzda bir yapım değildi.

Asıl söylemek istediğim o kadar kısa ki hayat... Birilerini kırarak, inciterek kendi hayatımızda birçok şeyin yolunda gitmesini beklemek hiç adil değil. Bu adalet büyük ülkelerin,
büyük yapıtların, büyük kanalların, büyük işletme ve fabrikaların, büyük devletlerin siyasi partilerinin oluşturduğu, hatta geçmişte tarihe bakacak olursak büyük büyük kralların ve
krallıkların oluşturduğu bir olgu yalnızca. Kendi hayatımıza ve hayatımıza giren insanlara onlardan daha adil olmak işin başında geliyor.

Ola ki; yolun başında güvenmiyorsan yola çıktığın birine; her yanda uçurumlar, engebeli yollar, labirentler var olacak ise...
Şayet; yorulunca manzaraya yukarıdan bakacaksanız birlikte...ilk düşüneceğin şey onun seni itmesi ise...
At kendini yarlardan! Böylesi daha iyi. Böylesi daha adil.

Ola ki; gerçekten güveniyorsan yolca çıktığın birine; her taraf ateşlerle dolu da olsa... Tut onun ellerinden ki; böylesi daha adil.
 Brecht`in bir dizesiyle bitireyim.
‘’Yedi kapılı teb şehrini kuran kim? Kitaplar yalnızca, kralların adını yazar.
Ne oldular dersin duvarcılar, çin Seddi bitince? ‘’

Hiç yorum yok: