Seni unutmayı bilmiyorum.
Her şeyi bir kenara attım, herkesi de.
Lakin sana bu kadar uzakken, bir o kadar da yakın olmanın
sebebini de sonucunu da…
Bilmiyorum.
Hayat yaşarken ölmeyi nasıl öğrettiyse, öldükten sonra
yeniden sevecek miyim seni?
Bunu da öğretecek mi?
Sen benden kaçarken bunu nasıl becereceğim.
Bilmiyorum.
Bilmediğim sadece bunlar değil.
Beni neden sevmediğini…
Beni senden neyin bu kadar soğuttuğunu.
Kalbinin bana çarpmadığını…
Onca gözün bana bakıp, benim sadece seni neden gördüğümü…
Bilmiyorum.
Ölmek yeni bir acının başlangıcı olsa gerek.
Yaşarken ölmenin sebebi de sevmek mi?
Öyleyse ölünce karşılaşacak mıyız?
En iyisi ölmeyi mi beklemek?
Bilmiyorum.
Bilmediğim sadece bunlar değil.
Her şey tesadüf de değil, Tanrı biliyor ve bunların hepsi
kader, bil
Tanrı nın bildiğini sakınıyorsun sen kendinden.
Acizlik işte yazdıklarım, kendimi kaptırdım yalnız oldum
şair olmaktansa.
Ben kelimeleri dizeleri hiçe sayıp yazıyorum, bu yüzden
benim gibi kalemim de aciz işte.
Tüm bildiğim bu.
Ayrılık herkesi şair yapar derler, ben şair değil deli
saçmaları yazıp hepsini senin okuman umuduyla yazan bir aptalım. Hepsi bu.
Senin benden böylesine kaçtığını, kaçtıkça benim sana
koştuğumu bile bile neden benden bu denli koptuğunu…
Gözlerinin içinde koca bir okyanus olduğumu…
Hiçbir zaman benimle olamayacağını söyleyen dilinin bana
söylediklerini nasıl unuttuğunu
Bilmek istiyorum.
Fakat ben ağzımı açar açmaz, gülüşünün enkazında tek tek
parçalanan organlarımın
Nereye kaybolduğunu..
Hala neden ölmediğimi!
Bilmiyorum.
Belki de, sadece ben… Bilmiyorum.
Hayal Çankay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder